16 Mayıs 2014 Cuma

Âlemin Yaratıcısı Vardır

Aslında âlemin ilahının bir tek olması hususunda açıkladığımız meseleler âlemin yaratıcısı olduğu konusunda da açıklayıcıydı. Ama burada meseleyi (âlemin yaratılması meselesini) biraz daha irdelemek istemekteyiz.
Dünyada kendi kendine diyebileceğimiz hiçbir hareket yoktur. (Kendi kendine hiçbir olay meydana gelemez) Âlemde birşey kendi kendine var olsaydı kendisine hiçbir zeval meydana gelmez bütün şerleri başından defedebilirdi. Tek başına bu durum âlemin yaratıcısı olduğunu ispat eder.
Âlem dediğimiz ikiye ayrılır: Diri ve ölü âlem. Dirilerin, kendi başlangıcından habersiz olmasını bir kenara bırakın hiçbir diri, kendisine arız olan arızaları giderememektedir. Ölü âlem için bu meseleleri konuşmak bile anlamsızdır. Ve önemlisi âlemde diri olsun ölü olsun hepsi arazlara (renk gibi) muhtaçtır. Arazlarda cevhere (vücut gibi). Hepsi (arazı, cevheri, diri, ölü) birbirinden aciz âlemle karşı karşıyayız.
Âlemin tabiatında zıt unsurlar (siyah beyaz, madde anti madde gibi veya suda yanıcı ve patlayıcının bir arada bulunması) mevcuttur ve bu mevcutların bir arada toplanması (kendi kendine) mümkün değildir. Öyleyse bu zıt unsurları bir araya getiren bir yaratan vardır.   
Âlem kendi zatı ile mevcut olsaydı bir had üzere bulunması lazımdı. Ama âlem değişimlerden kendini koruyamamaktadır. Sonra âlem kendi kendine nasıl var olacaktı? Çünkü kendi kendine var olması için önce kendi dediğimiz bir kendisine ihtiyacı olacaktı. Mesela “kitap üzerindeki bu yazı kendi kendini yazdı” dersek bu yazı (kendi) nerededir ve nedir? “Gemi kendi kendini yaptı” dediğimizde gemi olmadan önce o kendi dediğimiz gemi nedir? Veya “şu bina kendi kendini yaptı” dediğimizde o binayı yapan “kendi” nedir? İşin aslı bu “kendi” dediğimi hiçbir şey yok ve âlemlerin ancak yaratıcısı var.
Âlemdeki en küçük denilen şey (atom hatta atomun parçaları) bile mahiyetini idrak etmekten aciz olduğumuz parlak bir alamete, hayranlık verici bir hale ve hikmete sahiptir. Bütün düşünürler bir araya gelse ve bütün ilimlerini (ve irfanlarını) kullansalar bu en küçük şeyin künhünü idrak etmekten aciz olduklarını bilirler. İşte bu acizlik bile tek başına yaratıcıyı işarettir. 
Âlemin bir defada kendi başına olması mümkün olsaydı bir defada yok olması da mümkündü. Yani hiçbir sebepler zincirine âlem muhtaç olmazdı. Ama görüyoruz ki, âlem değişimden değişime geçmekte, çeşitli halleri kendi içinde barındırmakta, diriyken ölü, ölü iken diri, birken ayrılmak, ayrı iken birleşmek, küçükken büyümek, büyük iken küçülmek, temizken pislenmek, pis iken temizlenmek gibi değişimlere maruz kalmakta ve bu değişimlerin hepsi ancak bir başka sebebe muhtaç olmaktadır. Âlem değişimde bile başkasından yardım almadan değişmemektedir. Elbise başkasının boyası olmadan değişmemektedir. Gemi bir başkası inşa etmeden olmamaktadır. Âlemde hiçbir şey ama hiçbir şey kendi kendine bir değişime bile girememektedir.
Âlemdeki herhangi bir şeyin şu an bulunduğu var olma kudreti, bu durumuna işaret eden ilme işarettir. Ve var olan şey bu ilimden mahrumdur. Bu ilimden mahrum iken (kendi varlığını anlamaktan aciz iken) kendi kendine var olduğunu söylemek nedir? Evet âlemlerin bir yaratıcısı vardır.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder